Bu makale, hem iyileri hem de kötüleri tarafsızlık ilkem gereği bilimsel yönden ele a k anlatmaktadır. Bu makaleyi okuyan kişi beni bir Şeytan sevici zannetmesin. Ben sadece tarafsızlığı ilke edinmiş bir araştırmacıyım o kadar. Kendi yolum ise Nur’u Muhammedi yoludur, kutsal kitabım Kur’an’dır. Ancak bu bana Şeytanın ezoterik gizemini araştırmaya engel teşkil etmez. Ben Nur alemini de Nar alemini de araştıran sorgulayan Nur’la Nur olabilen nar ile nar olabilen her ikisini de eşit o k değerlendirip konuyu bilimsellik çizgisinde tarafsızca aktarmaya çalışan biriyim. Profesyonel bir yazar da değilim. Gerçek şu ki ben henüz amatörüm. Kitap yazmak için henüz çırağım. Ne zaman kalfa olur sonra üstad bir yazar olabilirsem ancak o zaman kitap yazmaya karar verebilirim.  Kitap yazmak, ciddi ve profesyonelce bütün vaktini ve enerjini yazdığın kitaba vererek yılların birikimi ile yapılabilecek bir iştir. Ben daha 15-20 yıldır araştıran okuyan birisi o k kendimi henüz yazarlığın emekle döneminde olan bir çırak o k görmekteyim. Bu konuya da buradan bir açıklık getirmiş olayım.

NUR’U MUHAMMEDİ VE NAR’I AZAZİL

Evrende iki büyük alem vardır. Bunlar Nur Alemi ve Nar Alemidir. Nur Alemi’ne pozitif evren ve Nar Alemi’ne nagatif evren de denir.

İmamı Rabbani, Mektubat’ında şöyle der. Alemler yaratılmazdan evvel, hiç bir varlık yaratılmazdan evvel, Allah önce aynayı yaratmış ve aynada kendi güzelliğini seyreden Hak Teala kendine aşık olmuş ve bilineyim tanınayım istemiş ve kendi varlığından bir varlık yaratmış. Buna Nur’u Muhammedi demiş. Allah, yarattığı Nur’una aşık olmuş ve Nur’u Muhammedi’den tüm insanlığı ve evreni yaratmış. Kutsi bir hadiste Peygamberimizin aktardığına göre Allah, tüm varlığı Hz. Muhammed’in Nur’undan yaratmıştır. Tasavvuf erenleri bilirler ki evrende her şeyin hem bir eşi hem de ayrıca zıttı vardır. Allah, Nur’u Muhammedi’nin de zıttını yaratmış. Hz. Muhammed’i kendi Nur’undan yaratmış ve ancak İblis’i dumansız ateş o k tarif edilen Nar o k yaratmış.

Allah, dünyayı bir imtihan meydanı o k dizayn etmeden evvel, İblis Allah’a binlerce sene ( bir rivayette 70 bin sene) ibadet etmiş. Yedinci kat cennette ulaşmadan evvel kapıda şöyle bir yazı görmüş. Buradaki bir varlık Allah’a isyan ettiğinden dolayı lanetlenmiştir yazılıymış. İblis, Allah’a isyan eden varlığa lanet olsun demiş.

Hallac-ı Mansur, Tavasin adlı kitabında derki: Tanrı rahmet eylesin, Şeyh Ebu’i Muğit,demiştir ki; Belirlenmiş iki görev vardır yalnızca. Birincisi İblis’inki ve ikincisi Muhammed’inki (SAV). Ama İblis, özden düşmüş, Muhammed ise Öz’ün Öz’üne sahip olmuştur.

Allah’ın 99 Esma’ül Hüsna’sı yani sıfatları vardır. Zira her isminin bir zıttı olmasına rağmen ADL isminin yani Adil sıfatının zıttı yoktur. Bu nedenle 49 isminin zıttı varken tek bir adil isminin zıttı yoktur bu nedenle Allah’ın sıfatları yani güzel isimleri tek rakamlıdır, 99 tanedir. Örneğin Rahman sıfatının zıttının Rahim sıfatı olduğu söylenmektedir.

Evrende her şey zıttıyla bilinir. Buna dualizm diyoruz. Yani bu Allah’ın Adil isminin bir neticesidir. Allah adil olduğundan iyilik varsa kötülük de vardır. İnsan bu ikisinden birisi arasında seçim yapmakta hür ve özgür bırakılmıştır. Neticede dileyen Nur’u Muhammed’e vuslat etmek arzu edebilir dileyen Nar’ı Azazil’e vuslat etmek isteyebilir. Allah’ın Adil isminin bir tecellisi o k Nur ve Nar alemi birbirini dengeler. Dileyen Hz. Muhammed’in yolundan gider dileyen de İblis’in yolundan gider. Ancak en nihayetinde Nur da Nar da Allah tarafından denge unsuru ve adil sıfatı gereği yaratılmıştır. Allah’a giden yolun ucu bucağı yoktur aynı şekilde İblis’e giden yolun da ucu bucağı yoktur.

Tüm peygamberler esasen Nur’u Muhammedi’dir. Zira Allah tüm Nur alemini Nur’u Muhammedi’den yaratmıştır. Allah,tek bir din yeryüzüne indirmiştir oda İslam Dini’dir. Tüm peygamberler İslam Dini’ni insan vazetmişler ancak İblis son din hariç tüm dinleri farklılaştırmış tek dini yeryüzünde birkaç farklı din haline getirmiştir. Hristiyanlık yada Musevilik denilen dinlerin de özü esasen İslamdır. İslamın özü ise Musa’nın 10 emridir. Bu 10 emir şudur ki:

1. Allah'tan başka ilâhların olmayacak.

2. Kendin için oyma put yapmayacaksın.

3. Allah'ın ismini boş yere anmayacaksın. (Yani ruhen ve bedenen uygun olmadığın zamanlarda Allah’ı zikretmeyeceksin.)

4. Cumartesi günü hiçbir iş yapmayacaksın. ( Bu farklı şeriatlarla değiştirilmiştir, İseviler Pazar günü çalışmaz, Muhammediler Cuma çalışmaz)

5. Babana ve anana hürmet edeceksin.

6. Adam öldürmeyeceksin.

7. Zina etmeyeceksin.

8. Çalmayacaksın.

9. Yalan şahitliği yapmayacaksın.

10. Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.

Daha anlaşılır bir şekilde izah etmek gerekirse bu 10 emri yerine getirmeyen dinlerin şeriat basamağına dahi giremez. Yani 10 emri yerine getirmeyen namaz kılamaz. Başka bir değişle kılsa da kıldığı Namaz ona fayda sağlamaz. İnsan olmanın, dinlerin içine girebilmenin ilk şartı bu 10 emri yerine getirmektir. İster Musevi şeriatını ister İsevi şeriatını isterseniz Muhammedi şeriatı uygulamak isteyin, 10 emre aykırı yaşayan hiçbir dinin şeriatı tarafından kabul edilmez.

Dinlerin esrarı bana göre şudur ki ilk inen din Museviliktir. İnsanlar ilk zaman Musevi şeriatını uygulamakla mükellef kılınmıştır. Sonra Hz. İsa geldiğinde Allah, Musevi şeriatını kaldırmış ve yerine İsevi şeriatı getirmiştir. Nur’u Muhammedi yeryüzüne indiğinde Allah, tüm şeriatları kaldırmış ve Kur’an şeriatını getirmiştir. Ancak 10 emir hiçbir zaman değişmemiştir.

Ancak şeriatın püf noktası, insanı cenneti kazanmasını sağlamaktır. Eğer bir insan bir bedende şeriatı uygulayarak cenneti kazanmışsa bir sonraki bedeniyle yeryüzüne geldiğinde artık cenneti zaten kazanmış olduğundan 10 emri uygulamak şartıyla, şeriatın hükümlerini uygulamak zorunda değildir. Zira Allah’a giden yol 4 basamak ve 40 makamdır.

1.Basamak: Şeriat Basamağı (Şeriat Ehli)

2.Basamak:Tarikat Basamağı (Tasavvuf Ehli)

3.Basamak:Mağrifet Basamağı (Keramet ehli)

4.Basamak:Hakikat Basamağı (Enel Hak ehli)

Bir insan cenneti kazanıp yeniden yeryüzüne gelebilir. Bu ikinci gelişinde artık şeriat ehli olmasına gerek yoktur. Yani Tasavvuf Ehli olması kendisinden beklenir. Ezoterik sırları öğrenmeye başlaması gerekir. Bu Osmanlı’da tekke ve zaviyeler ile sağlanmaktaydı. Ancak insanlık topyekün ruhsal tekamülünde ikinci basamağı da geçmiştir. Artık tekke ve zaviyelerin fonksiyonu bitmiş, insanlık üçüncü yani keramet ehli denilen mağrifet basamağındadır. Bu basamağı keramet göstermek o k değil, inanların kendi ruhlarından ilham aldığı bir çağ o k değerlendirmek gerekir. Bu hikmetle Allah, kulu Atatürk vasıtasıyla fonksiyonu sona eren zaviye ve tekkeleri kapattırmıştır. Gerçek şu ki Atatürk, Allah’dan aldığı emirleri uygulayan birisiydi. Atatürk’e dinsiz diyenlerin gerçekte kendileri imansızdır. Madem Kur’an’a inanıyorsunuz o halde şu ayeti bilmiyor musunuz?

Enam Suresi 59. Ayet: Gaybın anahtarları O'nun yanında’dır. Kendinden başkası onları bilmez. Karada ve denizde ne varsa O bilir. Düşen her bir yaprağı dahi mutlaka O bilir. Yeryüzünün karanlıklarında tek bir tane yaş ve kuru müstesna olmamak üzere, hepsi apaçık bir kitaptadır.

Hem illüminati hem de Atatürk, Allah’ın izni, iradesi ve emri ile hareket etmektedir ve etmiştirler. Atatürk, Allah’ın izni ve iradesi dışında hiçbir şey yapmamıştır, kimsenin buna gücü yetmez.  Türkiye’nin bağımsızlığını kurması esasen Allah’ın dilemesiyle Atatürk’ü görevli o k göndermesi ile Allah tarafından ol denmiş ve olmuştur. Gerçek şu ki, tüm dünya orduları birleşseydi Atatürk hepsini yenecekti zira Atatürk, emirleri Allah’dan almaktaydı ve Allah, kendi kavmi olan Türkleri , gerekirse meleklerini göndererek bağımsızlığına kavuşturacaktı. Zira Çanakkale’de yeşil sarıklı cübbeli meleklerin Türklerin safında savaştıkları bilinen bir gerçektir. Çanakkale’yi ne olursa olsun Türkler kazanacaktı. Eğer kazanamsaydı Allah kıyameti öne alacaktı. Türk’ün tarihte olmadığı bir dönem yoktur. Eğer Türkler tarih sahnesinden çekilirse Allah kıyameti koparacaktır. Zira Türkler, Allah’ın seçkin kavmidir. Atatürk, Allah katından gönderilmiş bir özel görevlidir. Türk’ün ezoterik manasını detaylı bir şekilde bir sonraki makalede açıklayalım Allah izin verirse…

Son basamağın yaşanacağı Hakikat basamağına insanların ulaşacağı çağa işte biz Altınçağ demekteyiz.

Tekamül, topyekün tüm insanlığın ruhsal dönüşümüdür. Tekamülün sırrı, Kur’anda İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun ayetiyle belirtilmektedir. Allah’dan geldik ve Allah’a döneciğiz ayetiyle anlatılan Allah’a dönmek esasen Enel Hak ile ifade edilmektedir. Enel Hak ifadesini Allah olmak o k yanlış anlamaktayız. Bu kelime Allah’a geri dönme ve O’na vuslat etmek demektir.

İşte belirlenmiş iki görevli vardır ifadesinde anlatılmak istenen tam o k budur. Hz. Muhammed, zaten Enel Hak makamından gelmiş oradaki adı Ahmet imiş, yani kendisine Hamt edilen. Yeryüzünde tekamülünü tamamlamak için Muhammed olmuş. Yani Mu’ya (Allah’a) Hamt eden. Yani Peygamberimiz, kendisine Hamt edilen Enel Hak makamından, Allah’a hamt eden kul makamına inmiş, tekamülünü tamamlayarak Muhammed’den Ahmed’e ulaşmıştır. Peygamberimizin isimleri özel seçilmiş ezoterik derinlikler içermektedir.

Ahmed’i Mahmud’u Muhammed Mustafa olan 4 isim dört farklı basamağı ifade eder. Yani yukarıda bahsedilen 4 makam, her isminin ulaştığı boyuttaki adidir. Yani Peygamberimizin yeryüzündeki adı Muhammed Mustafa, Allah katındaki adı ise Ahmed’i Mahmut’tur. Peygamberimiz tekamülünü tamamlayan ilk insandır. Anlayacağınız dille anlatırsak Mirac’a ulaşan ilk insandır ve herkesin Hz. Muhammed’in yolundan ve izinden giderek Allah’a mirac etmesi yani Allah’a geri dönmesi beklenmektedir.

İşte tam da bu yüzden Allah, adil sıfatı gereği Nar’ı Azazil’i yaratmıştır. İblis, Allah’a giden yolun üzerinde oturmakta ve insanların Allah’a vuslat etmesini, İnna lillahi ve inna ileyhi raciun ayetinde belirtilen Enel Hak makamına ulaşmalarına engel olmaya çalışmakta böylece insanların ruhsal tekamüllerini tamamlayamamasını sağlamaya çalışmaktadır.

İşte tam da bu noktada illüminatinin görevini daha iyi anlamaktayız. İllüminati yapılanması esasen Şeytan’i bir örgüt olup, topyekün tüm insanlığın ruhsal tekamülünü tamamlamasını engellemeye çalışan bir yapılanmadır.

Allah’a giden yol çok zor ve çok çetindir. Bu yolda Şeytanların tuzakları insanları beklemektedir. Zira dünya bir imtihan meydanı olduğundan Allah, bu imtihan için İblis’i yaratmış, insanların tekamüllerini engellemesi için İblis’i bilinçli görevlendirmiştir. Şeytan yada İblis, kötü değildir, Allah’a çok yakın bir Hak aşığıdır. Kendisine verilen görev nedeniyle ki bu görev Allah’ın adil isminin bir gereğidir, insanları Allah’a vuslat etme, Allah’ın varlığına ulaşma dediğimiz ruhsal tekamülü engelleme ve insanların Altınçağ yaşamasını önlemeye çalışma bunun yerine Karanlık Çağ yaşamasını sağlamaya çalışmaktır. Azaba uğrayacak olan İblis değildir, İblis’i rehber edinip peşinden gidenlerdir. Zira İblis onun Allah katındaki adıdır. Yeryüzünde başka bir adla insanları saptırmakla görevlendirilmiştir.

İbni Arabi, Füthatı Mekkiye’sinde bu durumu şöyle açıklamaktadır:

Allah,’u Teala Kur’an’da şöyle buyurmaktadır.İnsan’a kafir ol diyen şeytan gibi…(Haşir suresi 16.ayet) Bu, batıl ile Hak ehli olanlarla mücadele etsin diye şeytanın dostuna ve arkadaşına verdiği ilhamdır. Kafir olunca, ben senden uzağım, ben alemlerin rabbi olan Allah’dan korkarım (Haşir,16) der. Böylece şeytan Allah’tan korkmakla nitelenmiştir, fakat kendisi hakkında değil, insan hakkında korkar. Öyleyse şeytanın korkusu kendisi adına değil, saptırdığı kimse hakkındadır. Nebiler de kıyamette kendileri adına değil ümmetleri adına korku duyar. Şeytanın kendisi adına korkma duygusunun kalkmış olmasının nedeni tevhit ehli olmasını bilmesidir. (İbni Arabi Fütühatı Mekkiye’de Mehdi Risalesi,syf 231-232 çeviren Ekrem Demirli)

İbni Arabi İslam dünyasının bilinen en büyük alimidir. Kendi ifadesiyle Enel Hak sırrına vuslat etmiş, tüm alemleri Ruhsal o k gezmiş, miracını tamamlamış, önemli bir İslam feylesofudur. Yazdığı eserleri ilham kanalından yazdığını söylemektedir. Dolayısıyla söylediklerini kesin doğru kabul etmemiz gerektiği kanaatindeyim. İbni Arabi gibi Hallacı Mansur’da benzer şeyler söylemektedir. Bunu önceki yazılarımızda belirtmiştik.

Öyleyse şu yorumu yapabiliriz. Şeytan kendisi adına değil, kendisine tapanlar adına endişe etmektedir. Ancak illüminati meselesinin ezoterik gizemi biraz daha farklıdır ki izah edelim.

Prof. Dr. Ahmet Güç, Satanizm adlı kitabında syf 37-38 ‘de şöyle demektedir:

İsa, şeytanı ve onun tüm fillerini yok etmek için gelmiştir. Bu yok etme, Son Yargı’ya kadar tamamlanamayacak olmasına rağmen(İncil, Romalı Mektup) prensip o k İsa tarafından başarılmış olduğu onun şu sözlerinden anlaşılmaktadır. Ve İsa on dedi: Şeytan’ın götken şimşek gibi düştüğünü gördüm (İncil,Luka ve Yuhanna kısmı))

Hıristiyan teologlar zaman içinde Şeytan’ın dinden dönmüş bir melek olduğu teorisini geliştirmişlerdir. ( İblis’in melekut aleminde ismi Lucifer idi ve Lucifer, başmelek idi). Nitekim Hanok’un (İdris peygamber) kitabında şeytanlar’ın, meleklerin ve kadınların çocukları oldukları varsayılmıştır. Apokaliptik eserlerde Asmodeus, (Tevrat ve Talmut’ta geçen kötü şeytan ya da kötü ruh) Şeytan ve Sammael’in, şeytanların idarecileri olduklarına dair sık sık işaretlere rastlanmıştır. Belki de bunlar, Vahiy, 9/11’deki Apollyon ve Vahiy, 12/9’daki ‘eski yılan’la özdeşleştirilmiştir. Bu düşünce ve rivayetlerde, Milton’un ‘Yitik Cennet’i sayesinde ortaya çıkmıştır. Orada biraz da dıramatik bir üslupla anlatıldığına göre Şeytan, önceleri cennete bir melekti. Tanrı’ya karşı bir başkaldırıya öncülük etti ve suçları sebebiyle kendisine tabi olanlarla birlikte cennetten uzaklaştırıldılar. (Kitabı Mukaddes, İşaya bölümü). Baş melek Mikail’in başlıca düşmanıydı. (Not,önce baş melek Lucifer idi yani cennetten kovulmadan evvel.) Milton’un tasvir ettiği Şeytan heybetli bir figürdür,büyük günahkardır. Faust’un hikayesinde geçen Mefisto’nun (Cennetten kovulduğu farzedilen 7 şeytandan ikincisi,kötü adam)ona başvurmadan yapamayacağını söylemiştir.Tertullian Şeytan’a Tanrı’nın Taklitçisi adını vermiştir. Ayrıca Şeytan, kibirlenmesi ve Tanrı’nın iyi işlerini  kıskanması sebebiyle, O’nun huzurundan kovulmuş olan güçlü bir melek o k da düşünülmüştür. (Not Tevratta düşmüş melekler o k bahsedilen 7 şeytanlaşmış melektir.)

İşte illüminati’nin ezoterik gizemi hakkında bize Sayın Ahmet Güç, İbni Arabi ve Hallac’ı Mansur gibi alimlerin söylemleri doğrultusunda şöyle bir çıkarımda bulunmamız mümkündür:

Allah, bir zamanlar cennette baş melek olan Lucifer ile beraber ona itaat eden 6 meleği daha cennetten kovmuş, Kur’an’da bahsedildiği gibi de Bu 7 Şeytan yeryüzünde bozgunculuk yapmak ve insanları Allah’a giden yoldan alıkoymak için Allah’dan müsade istemişler ve Allah müsaade etmiştir:

Araf 15: (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."

Araf 16: “Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar (ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.

Cennetten kovulan 7 melek ve Yahudilerin 7 kollu şamdanı Menorah arasında bir ipucu kafanızda şekillendi mi? Evet, tahmin edeceğiniz üzere İsrailoğulları, Lucifer’i baş tanrı kabul ederler, Lucifer’in emrinde 6 büyük Şeytan daha vardır toplam 7 büyük Şeytan vardır. Bu nedenle 7 rakamı Satanizm için kutsal’dır, ve bu menorah yani 7 kollu şamdan baş Şeytan Lucifer’in emrinde olan diğer 6 büyük şeytanla beraber toplam 7 büyük Şeytan’ı temsil etmektedir.

Yukarıda aktardığımız üzere Şeytan bir Tanrı taklitçisidir ifadesi geçmekteydi. Oyda İblis ya da Lucifer bana göre Baş şeytanın farklı boyutlardaki adıdır. İkisi’de  Allah’a alternatif o k Rablık iddiasında bulunan varlığın farklı boyutlardaki ismidir. Tıpkı Efendimiz’in Ahmet ve Muhammed o k iki ismi olduğu gibi, Tanrı katındaki adı İblis’dir, melekut katındaki ismi Lucifer’dir, lucifer denilmeden önceki adı da Azazil imiş. Yeryüzündeki adı ise daha farklıdır. Biz yeryüzündeki İblis’in adını bilmiyoruz. 

Ancak bildiğimiz bir gerçek var ki, 7 büyük şeytan’ın Menorah denilen 7 kollu şamdan ile ifade edilmesi gibi Allah 6 büyük peygamber yaratmış kendisi ile beraber toplam 7 büyük Ruh olmuş bunu da ezoterik gizemde 7 başlı kobra yılanı ile temsil etmişlerdir. Yani Tevhidin sembolü 7 başlı kobra yılanıdır. Geçenlerde bir sosyal paylaşım sitesinde Azerbeycan’da görülen 7 başlı kobra yılanı görülmüş.Fotoğrafını çekmişler ben de gördüm.  İşte bu 7 başlı yılan, Allah’ı sembolize eder, Allah’ın zıttı ise 7 kollu şamdan menorah ile sembolize edilir. Yani yeryüzünde simgelerle ifade edilen bir Nur-Nar mücadelesi dediğimiz kısaca iyiliğin kötülükle olan kadim bir mücadelesi söz konusudur. 7 başlı kobra yılanın Azerbeycan’da görülmesinin bence hikmeti Türklerin, Allah dostu ve seçilmiş kavmi olduğunu ifade etmektedir. Doğrusunu en iyi Allah bilir.

ŞEYTAN’IN FIRKASI VE ALLAH’IN FIRKASI

Peygamber Efendimiz, Allah’dan sonraki en büyük ikinci Ruh’dur. Hz. Muhammed’le beraber 6 büyük peygamber vardır ve bunların Tanrısı Kadiri Mutlak Güç olan Allahu Tealadır, toplam 7 büyük Ruh, 7 başlı kobra yılanı ile ifade edilir, yeryüzünde şeytanla mücadele eder. Yahudilerin, Yakup peygamber Allah ile güreşti akşama kadar ama yenişemediler şeklinde Tevratta ifade edilen bu gizem şunu anlatmaktadır ki, Allah, Adil sıfatı gereği yeryüzünde Nur’un temsilcileri ile Nar’ın temsilcileri arasında terazinin kefeleri kadar dengeli bir mücadele izni vermiştir ve iki güç Nur ve Nar yeryüzünde birbirine üstünlük sağlayamaz. Yani bir dönem Allah, Şeytan’a yeryüzünde hükümranlık sürmesi için müsaade eder, bir dönem Allah, Nur’u Muhammedi’ye yeryüzünde hükümranlık sürmesi için müsaade eder. Bu mücadele ilk insandan bu yana devam ettiğinden illüminati ve masonlar, biz çok eski bir örgütüz demekle doğru söylemektedirler. İllüminatinin kökenleri Adem Peygamber kadar eskidir. İllüminati Kabil ile yeryüzünde ilk yapılanmasını gerçekleştirmiştir. İllüminati, Işığa kavuşmuşlar demektir. Yani Luciferin karanlık ışığı ile Ruhları kararmış olanlar, şeytaniler anlamına gelir. 7 kollu şamdan simgesi esasen Yahudilerin ya da masonların simgesi değildir, kadim bir Şeytani simgedir. Yeryüzüne Allah kendi peygamberlerini gönderdiği gibi, İblis’e de kendi peygamberlerini göndermek için izin vermiştir. Allah, İblis’e yeryüzünde Rablık iddia etmesine müsaade etmiştir. Böylece şeytan iyiler ile kötülerin ayrışmasını sağlamakla görevlendirilmiştir.

İlk defa 12. Yüzyılda 9 kişi ile ortaya çıkan tapınakçılar, illüminati dediğimiz şeytanın fırkasının artık Allah tarafından müsaade edilerek yeryüzünde bozgunculuk ve kaos yaratmaya başlaması için gün yüzüne çıkmasını ifade eder.

Söylencelere göre Hz. Süleyman, büyük tapınağı yaptırdığı esnada cinler ve insanlar, birlikte çalışırlarmış. Bu nedenle cinler ve insanlar birbirlerini görebilirlermiş. Cinlerden büyü ilmini öğrenen Yahudiler bu bilgileri kitaplaştırarak Kabala’yı oluşturmuşlar. Sonra Hz. Süleyman kabalayı ellerinden a k saklamış. İşte kitaplarda yazana göre tapınakçılar Süleyman mabedinin altında kazı yaparak, Hz. Süleyman’ın sakladığı Kabalayı arıyormuşlar ve bulmuşlar. Kutsal Ahit sandığını aradıkları söylemleri bana göre gerçeğin üzerini örtmek için bir kamuflaj olsa gerek. Zira bildiğimiz kadarıyla kutsal ahit sandığı, melekler tarafından korunmakta ve Antalya’da bir mağaraya Leviler tarafından yani tarihte bilinen Esseniler tarikatınca saklanmışlardır. Sadece Hz. İsa yeniden zuhur ettiğinde melekler bu kutsal sandığı Mesih’e teslim edecekler ve İsa’da yeryüzündeki tüm Yahudileri kılıçtan geçirecek. Bu nedenle Yahudiler Hıristiyanlık dininden nefret ederler. İsa, yeryüzüne söylenenlere göre Yahudileri büyücülükten vazgeçirmek için gelmiş. Hatta bazı mantıklı iddia göre Hz. Musa’da Yahudileri büyücükten vazgeçirmek için gelmiş. Hatta Hz. Musa’nın asası, tüm büyücülerin yaptığı büyüleri yutmuş. Ancak, Hz. Musa, Mısır’dan kavmini kurtarıp Sina dağında Rabbinin huzuruna çıktığında kavmindeki büyücüler, halkı saptırmış ve altından bir buzağı yaptırarak ona taptırmış. Sina’dan dönen Musa Peygamber bu durumu gördüğünde leviler’den oluşan 70 ler grubu denilen Sanhedrin meclisini toplamış ve bu 70 kişilik levili tarikata (Sanhedrin meclisi üyeleri) büyücüleri öldürmesi emrini vermiş. 70’ler konseyi tüm büyücüleri kılıçtan geçirmiş. Halk, Musa’nın gücünden korktuğu için Musa Peygambere itiraz edemiyormuş. Hata bana göre Musa Peygamber’e Allah, çok büyük ezoterik yetenekler vermeseydi, Yahudiler Musa’yı da İsa Peygamber gibi öldürürlerdi. Ancak Musa’dan çok korktukları için salt korkularından boyun eğmişlerdir. Yani esasen Yahudiler Musa’yı peygamber o k görüp iman etmemişlerdir aksine Musa Peygamber’den çok korktukları için seslerini çıkartamamışlardır. O kadar ki Kutsal Ahit sandığı rivayetlere göre yıldırım çıkartan, fırtınalar oluşturabilen İlahi gizemler içeren bilgilerin saklandığı bir sandıkmış . Sandığı Musa ve Harun peygamberin soyu olan Levi’ler ancak taşıyabiliyorlarmış. İşte bu Levi’lerin kurduğu ezoterik-tasavvufi tarikat esensiler tarikatı imiş. Hatta İsa peygamber’de esensiler içerisinde eğitim görmüş. Yahya Peygamber de bir eseni tarikatı mensubu imiş. Türkiyede’ki aleviğin isim babası ise işte bu Allah yolunda giden hak tarikat olan eseniler grubu mensubu olan Levilerin (Anadolu da Hititler on Luviler demişler) Anadolu’ya o dönem hakim olan Hititlerin arasına kaçmalarıyla Anadolu’da Aleviliğin kökenleri oluşmuş. Türk halkı on Allahın Nuru ile Nurlanmışlar manasında Alevliler-Nurlulular  ya da Işığa kavuşmuşlar anlamında aleviler demişler. (Erdoğan Çınar, Aleviliğin kayıp bin yılı). Zira yahudiler Filistin’e ilk defa girdiklerinde levilere Filistin’de toprak vermemişler, onlar Allah yolunda olduğundan onları dışlamışlar, leviler’de Hititlere sığınmış. Ancak Kudüs şehri dışında bir kısmı kalmış ve esensiler tarikatını kurmuşlar. Yahudiler içindeki hak yolda olan tek tarikat budur. İsa’yı ve Yahya’yı onlar eğitmişlerdir.  

Esseniler, Fırkayı Naciye ‘dendirler.  

 Bilindiği gibi Allah’u Azze ve Celle İnsanlığı sadece ve sadece kendisine kulluk etsinler diye yaratmış ve on kendi içlerinden Peygamberler göndererek kendisine nasıl ve ne şekilde bir kulluk etmeleri gerektiğini de tarif ettirmiştir.

İnsanlar belli bir süre kendilerine indirilen kitaba sarılıp Peygamberlerinin izinden gitmişler, ama ne zaman ki Peygamberleri vefat edip aralarından ayrılıyor, işte o zaman kitapları üzerinde tahrifler ve peşinden gittikleri Peygamberlerinin yolundan da sapmalar ortaya çıkıyor.

Yalnız,bunların içerisinden sadece Allah’ın kendilerine merhamet ettiği bir taife sürekli hak üzere kalmayı başarmışlardır.

 Bunlar, İsa a.s’ın zamanında da, Musa a.s’ın zamanında da Kitaplarına ve Peygamberlerinin sünnetine bağlı kalan kimselerdir. Yani, kurtulan taife dediğimiz “ fırka’i naciye’dir “

 Allah Resulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde  bizlere şunu haber vermektedir : Avf İbni Malik r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Yahudiler – dinleri hususunda - yetmiş bir fırkaya ayrıldılar.Bunlardan bir taifesi kurtuldu,yetmiş’i cehennemlik oldu. Hırıstiyanlar da yetmiş iki fırkaya bölündüler.Onlardan da bir taifesi kurtuldu,yetmiş bir’i cehennemlik oldu. Muhammedin nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki,benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Bunlardan bir taifesi cennet’te,yetmiş ikisi de ateştedir. Denildi ki :

- Ya Rasulallah ! bu kurtulan taife hangisidir ? . Resulullah s.a.v :

- O, “ cemaat’tir “ buyurdular. ( Cemaat derken burada bir sır saklıdır, kimsenin aklına Fetö gelmesin lutfen, Fetö şeytanın görevlilerden bir vazifelidir, illüminati elemanıdır ve şu anda illüminati tarafından korunmaktadır bence Fetö safkan bir yahudidir.)

Aleviler ve İsrailoğulları

Asıl konumuzdan biraz saptık, zira konu konuyu açtı biz inna atayna sırrına geri dönelim. Yeryüzünde iki safkan kavim vardır. Bunlardan birisi Aleviler ve diğeri ise İsrailoğullarıdır. İsrailoğulları şeytanın fırkasıdır, Aleviler ise Allah’ın fırkasıdır. Yani Şeytan tüm görevlilerini safkan israiloğulları içerisinden gönderir, Allah’da tüm görevlilerini aleviler içerisinden gönderir. İsrailoğulları, Şeytan’ın görevlilerine          ( Örneğin Hitler, Lenin, Stalin, Mussolini) her türlü maddi manevi desteği verirlerken, Alevilerde Allahın görevlilerine örneğin Atatürk, her türlü maddi manevi desteği verirler. Örneğin Atatürk Samsun’a ilk çıktığında bir alevi-bektaşi dergahına gitmiş, kendisine Hacı Bektaş Veli’nin yazdığı mektup ve Alevilerin aralarında topladığı kurtuluş mücadelesi için harcırah o k kullanması amacıyla da 1000 TL para verdikleri bilinmektedir.

Hz. Peygamberimizin, hiç erkek çocuğu olmuyordu. Erkek evlatları küçük yaşlarda ölmekteydi. Bu nedenle mekkeli müşrikler Hz. Muhammed ile alay etmek için ona EBTER ( Soyu tükenmiş) dediler. Bunun üzerine Allah, İnna ağtayna kel Kevser denilen Kevser suresini indirmiştir.

108/KEVSER: 1.Biz verdik sana hakikatte kevser ..2. Sen de Rabbın için namaz kıl ve kurban kesiver. 3. doğrusu sana buğz edendir ebter.

Surenin anlamı ile ilgili ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler aşağıda link verdiğimiz Elmalının kevser suresi tefsirini okuyabilirler.

http://www.kuranikerim.com/telmalili/kevser.htm

İlk ayetinin ezoterik gizemi şudur ki, Allah, Hz. Muhammed’e biz sana kevseri verdik derken senin soyundan yeryüzünün tüm evliyaları gönderilecektir diyerek Allah, kulunu kendisine epter diyerek alay edenlere karşı teselli etmiştir.

Ezoterik gizemlere vakıf olanlar bilirler ki kutsal soylar babadan değil, anneden kaynaklanır. İsa’nın babasız dünyaya gelişi ile anlatılmak istenen bu gizem, Hz. Peygamberin Nur’unu yeryüzünde sürdürecek olan soyun kızı Fatıma’dan devam edeceğini anlatır Kevser suresi. İşte bu soya yeryüzünün kutsal soyu denir. Bu soy, Hz. Ali ve Fatıma annemiz ile başlar , Hasan Hüseyin Efendimiz ile devam ederek 12 imama tamamlanır. Burada unutulmaması gereken nokta şudur ki bu soyun devamı Alevi Türkmenlerdir. Ancak Alevilerin tümü evliya falan değildir , sadece Allah evliyaları, bu soyun içinden gelmekte ve aleviler de Allah tarafından gönderilen görevlilere sahip çıkmaktadır. Bu nedenle Alevilik bir din ya da mezhep değil bir kan soyudur. İnna ağtayna sırrıyla anlatılan bu kan soyu yalnızca Aleviler arasında yapılan evlilikler ile, İsrailoğullarının kan soyunu korumalarına benzer bir şekilde saf kan soyunu korumaktadırlar. Bu nedenle hem Alevilerde hem İsrailoğulları’nda kendi kanından olmayan biriyle evlenirseniz kutsal soy olmayı kaybeder ve Alevilikten ya da Yahudilikten dışlanırsınız, artık sıradan bir Müslüman ya da sıradan bir Musevi olursunuz. Bunun amacı saf kan soyunu korumaktır. Allah’ın gönderdiği bir görevli ancak iyi bir ruha sahip anneden yeryüzüne gelmek ister. Peygamberler, peygamberane anneleri seçer, şeytan’ın peygamberleri de şeytani anneleri seçer. Ancak aleviler de inançsal bakımdan yozlaştırılmış, Osmanlı döneminde de pek çok safkan alevi de din o k sunnileştirilmiştir.

Gelelim İsrailoğulları’na. Onların da saf kan soyunu korumaya çalıştıklarını bilmekteyiz. Ama nedeni yukarıda aleviler için izah ettiğimiz olaya benzer ama tam tersidir. Yani İblis’in gönderdiği tüm Şeytani görevliler saf kan İsrailoğulları içinden gelir. Bunu bildikleri için, tıpkı Alevilerde olduğu gibi İsrailoğlu kanıyla evlenmeyen bir Yahudi, Musevi dahi olsa artık Yahudilikten kovulur. Böyle birisinin iki seçeneği vardır. Ya Yahudi toplumu içinde tecrit edilir yani dışlanır ve uzak bir yerlere göç etmek mecburiyetinde bırakılır ya da öldürülür. Seçimi kendisine bırakırlar. Yani kişi İsrail kanı taşımayan biriyle evlenirse doğan çocuk saf kan özelliğini kaybeder ancak yarım kan bağı taşır. Sefarad Yahudileri saf kana daha yakınken Aşkenazlar Türkerle karışmışlardır. İşte Hitler’in katlettiği Yahudiler saf kan olmayan aşkenazlardır. Zira saf kan İsrail soyu koruma altındadır. Bu soy 2.dünya savaşında mağara ya da dağlar gibi gizli bölgelerde saklandığı bilinmektedir. Öldürülmesine izin verilen Yahudiler ise saf kan olmayanlardır. İsrail’de de saf kan Yahudi yoktur. Bu nedenle illüminatinin planları içinde İsrail’i 3. Dünya savaşı ile yok etmek istemesi size şaşırtıcı gelmesin. Safkanlar Avrupa’da ve Amerika’da korunmaktadırlar. Siz safkan Yahudilerin isimlerini kitaplarda bulamazsınız. Merovenjlerin saf kan oldukları kitaplarda yazmakta ama şimdiki dönemde gerçek safkanlar perde arkasında illüminatiyi kontrol eden gizemli 12 liderdir. 13 cüsü büyük deccal’dir. Bana göre kitaplarda ismi verilerek ön plana çıkartılmaz. Neden ifşa edip öldürülmelerine zemin hazırlasınlar ki? Bu nedenle bize isimleri verilenler illüminatinin 13 kişilik iç çemberi değil, 300’ler komitesi dediğimiz dış çember mensuplarıdır. Bu 12 gizemli safkan liderin, zengin ya da şöhretli olacağını sanmıyorum. Bu 12’ler komitesi bence özel sığınaklarda ya da askeri üstlerde saklanmakta, sadece görev listesini 300’ler komitesine aktarmaktadır. Siperm bankası fikrinin esasen safkan Yahudi soyunu daha hızlıca artırmak ve her ihtimale karşı yok olmasını önlemek  için geliştirilmiş olduğu David Icke tarafından belirtilmektedir.

Tam kan İsrailoğulları yıllarca tıpkı aleviler gibi bir kütük defterine kayıt edilerek isimleri tespit edilmektedir. Bu kütük defterleri Alevilerde dergahlarda Yahudilerde ise sinagoglarda saklanmaktadır. Safkan aleviler ‘seyyit’ o k bizce bilinir. Seyyitler genelde Anadolu’dır. Araplar seyyitleri sevmezler o yüzden buldukları an öldürürler. Seyyitler safkan Alevilerdir. Yani siz Yahudi sinagoglarındaki secere kayıtlarından Türkiye’de saf kan Yahudiler kimlerdir öğrenebilirsiniz. Ancak İsrailoğullarındaki tam kan soyunun tamamı Şeytan’ın evliyaları değildir, Şeytanın görevlileri bu soyun içinden gelmekte ve safkan Yahudilerce korunmakta ve desteklenmektedir. Aynı durum aleviler içinde söz konusudur. Atatürk saf kan alevidir yani seyyittir.

Ancak şunu da belirtelim, İsrailoğuları’ndaki Luvi kanı, Hz. Fatıma’nın kanı ile yeryüzünde Anadolu’da karıştığı söyleniyor. Bu iki karışımın aleviler olduğu söyleniyor. Bu doğru olabilir zira Luviler Allah’ın peygamberleri gönderdiği kutsal bir kandır, Hz. Fatıma’nın kanıya karışması kutsiyete helal getirmez. İki kutsal kan birleşirse yine kutsallığı devam eder. Ancak son asırda 20.asırda hem saf kan alevi soyu hem de safkan İsrailoğulları soyu bozulmaya başlamıştır. Yinede safkan o k korunanların kayıtları tutulmaya devam etmektedir. Kişinin ben aleviyim demesi değil, alevi dergahlarında alevi o k kabul edilmesi önemlidir. Alevi dergahlarına alevi olmayanlar giremeyeceği gibi sinagog da esasen safkan olmayanların giremeyeceği kanaatindeyim. Bu nedenle Yahudilik ve Musevilik birbirinden farklı iki kavramdır. Tıpkı Alevilik ve Müslümanlık gibidir. Yani Tevrat’a iman edenlere Musevi denir ancak saf kan İsrailoğlu kanı taşıyan Yahudi denir. Aynı şekilde Kur’ana iman edenlere Müslüman denir fakat safkan Fatıma annemizin kanını taşıyan alevi denir. Alevilik bir din ve mezhep olmadığı gibi zannımca Yahudilikte bir din ya da mezhep değildir. Din olan Musevilik ve Müslümanlıktır. Yahudilik ve Alevilik kan soyunu ifade eder.

İşte yeryüzünde iki belirlenmiş görev vardır. Nur ve Nar o k ikiye ayrılır. Nar’ın görevlileri seçilmiş safkan Yahudilerden gelir, Nur’u Muhammedi’nin görevlileri ise seçkin saf kan alevilerden gelir. Mehdi’nin ve İsa’nın saf kan Alevilerden geleceğini öngörmekteyim. Tarihteki tüm şeytan evliyaları yahudidir ve tarihteki tüm Allah evliyaları ise alevidir. Yahudiler bunu bildikleri için, Aleviliği karalamaya ve itibarını bozmaya çalışmışlardır. Alevileri katleden Yavuz sözde sultan selim, esasen Allah’ın soyunu kurutmaya çalışmış bir şahısdır. Ben şahsen, Mehdi Ve Mesih’in, Türklerden ve Alevilerden çıkacağı kanaatindeyim. Doğrusunu Allah bilir.

Hz. Mesih İsa’dan konu açılmışken kısaca bahsedelim. İsa, yeryüzüne indiği zaman ben kralınızım demiştir. Esasen İsa peygamberin tüm söylemleri o günkü devre ait değildi, gelecek bir zamana hitap etmekteydi. Bana göre İsa Mesih bir İslam peygamberidir. Bir dervişin Yahudilere dediği gibi, İsa bizimdir, İslam peygamberidir, onu size vermiyoruz demiştir. Tüm kehanetler şüphe götürmez bir şekilde Mesih’in yeniden yeryüzüne geleceğine ve Mehdiye tabi olacağına işaret etmektedir. 7 ya da  yıl Mehdi ve Mesih’in birlikte hörev yapacağı alimlerce değerlendirilmektedir.

Benim yaptığım araştırmalar neticesi vardığım sonuç Türklerin Mehdi ve ardından Mesih önderliğinde yeryüzünde hüküm ve saltanatlık kuracakları tüm insanlığa bir Altınçağ yaşatacakları ve onlardan sonra ise yeryüzünde Müslüman kalmayacak, Kur’an’ın hükmü bitecek zira artık kıyamet yaklaşmış olacağından inançlı insanlar Mehdi ve Mesih’le birlikte Enel Hak makamına ulaşacak, ruhsal tekamülünü tamamlayacak, bunu başaramayanlar ise Karanlık Çağ’da yeniden dünyaya gelecek ve kıyamet onların üzerine çıkartılacaktır. Yani Altınçağ Mehdi ve Mesih’in hayattayken olduğu süre kadar kısa bir süre olacaktır. Mehdi en fazla 40 yıl hüküm sürse ve Mesih de en fazla 40 yıl hüküm sürse, Altınçağ en fazla 80 yıl olabilir. Sonra karanlık çağ başlayacağını hadislerden yola çıkarak yorumlamaktayım. Zira kutsi bir hadiste Peygamberimiz der ki 12 imam gelmedikçe yerzünde kıyamet kopmayacaktır. Allahu Alem 12 imamların görev o k sonuncusu Mesih’dir, bu nedenle bu gizemli derviş Yahudilere İsa Mesih bizimdir, bizdendir, Allah’ın 6 büyük peygamberinden biridir demek istemiştir. Benim kişisel tahminim, 12 imamların esasen Allah’ın büyük peygamberlerinin reerkarnasyonları olabileceği yönündedir. Hz. İsa’nın göğe çekilmesi kaybolması ile Mehdi’nin ilk gelişinde göğe çekilmesi kaybolması arasında bir ilişki söz konusudur. Aynı gizem İdris peygamber’de söz konusudur. Tevrat’a göre İdris peygamber uzun bir süre göğe çekilmiş, sonra yeniden yeryüzüne gelip belli bir süre kaldıktan sonra vefat etmiştir. Yahudi ve Hristiyan kaynaklarına göre’de İsa Mesih, çarmıh esnasında ruhu göğe çekilmiş, bedeni acıları hissetmemiş, öldükten üç gün sonra yeniden yattığı mezardan dirilerek belli bir süre gizlice yaşamaya devam ederek vefat etmiştir. Ancak Mehdi ve İdris peygamber bedenleri ile birlikte kaybolmuşlar,  İsa ise, Ruhsal o k gidip gelmiş olduğu kaynaklarda yazmaktadır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME:

‘Kur’anı biz indirdik, O’nu da biz koruyacağız’ şeklindeki ayette geçen biz ifadesi kaynak göre evliyalar konseyidir. Allah’ın liderliğinde gökyüzünde 6 büyük peygamber sürekli toplantı yapıp yer yüzü ile ilgili kararlar alırlarmış. Bu alınan kararlar eğer Allah müsaade ederse yeryüzündeki Allah görevlilerine ilham kanalıyla tebliğ ederlermiş. Şeytan’ın da kendi konseyi varmış 7 büyük şeytan, kendi alemlerinde toplantı yaparlar ve baş şeytan İblis’in onayına sunarlarmış. Eğer baş şeytan İblis onay verirse kararları yeryüzündeki Şeytan görevlilerinde ilham kanallarından tebliğ ederlermiş. İllüminati emir komuta zinciri ile İblis’in kontrolü altındadır.

İşte illüminati yapılanmasının çekirdek kadrosu bu dünyada değildir. Bize kitaplarda verilen isimler gökyüzündeki 7 büyük şeytanın aldığı kararları yeryüzünde uygulayan şeytanın evliyalarıdır. Örneğin şeytan meclisinde yeryüzünde bir savaş kararı alınır, bu karar Allah’ın onayına sunulur, Allah onay verirse de bu karar Şeytanlardan illüminatiye tebliğ edilir ve illminatide bunu yer yüzünde uygular. Bu nedenle eğer Allah, İblis’e yeryüzünde bir savaş çıksın ve illüminati yenilsin derse İblis bunu örgütüne tebliğ eder. İllüminati’de bu savaşa girer. Yenilip yenilmeyeceği yer yüzünde değil, göksel alemde kararlaştırılır.

Örneğin,1.Dünya savaşının çıkarılması göksel konseyde alınmış bir karardır. Ancak Türklerin yenilmeyeceği ve bağımsız o k varlığını sürdüreceği de gök yüzünde alınmış bir karardır. Mustafa Kemal, ilham kanalı açık gizli bir evliya olduğu için gökyüzünde alınan kararların yer yüzünde uygulayan bir Allah görevlisidir. Bu nedenle illüminati dahi Atatürk’e saygı duymaktadır. Ancak illüminati Atatürk’e saygı duyarken bizim ondan nefret etmemizi sağlarlar.

Esasen şüphelendiğim ama akli o k mantıklı gelse de ruhsal o k bilemeyeceğim bir gizem var ki acaba İblis bir evliyamıdır ve Allah’ın Evliyalar konseyine katılıp burada kendisine verilen emirleri illüminatiyi paravan o k kullanarak uygulatmakta mıdır?

Şu ayetler benim şüphelerimi bir anlamda doğrulamaktadır:

 Enfal 48: Şeytan, on amellerini güzel gösterdiği zaman, "Bu gün insanlardan size galip gelecek yoktur, ben de size yardımcıyım." demişti. Fakat iki tarafın karşı karşıya geldiği görününce arkasını dönüp kaçtı ve şöyle dedi: "Ben sizden kesinlikle uzağım. Ben sizin göremeyeceğiniz şeyler görüyorum ve ben Allah'dan korkarım. Ayrıca Allah'ın azabı çok çetindir."

3. Sure Ali İmram 13. Ayet: Muhakkak bir âyet oldu size: çarpışan iki cemi'yette: bir cem'iyet Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kâfir: onları göz göre göre kendilerinin iki misli görüyorlardı, Allah da nusratiyle dilediğini te'yid buyuruyordu, görecek gözleri olanlar için elbette bunda şüphesiz bir ibret var.

Bu ayetin şöyle bir gizemi varki illüminati 313 rakamına tekabil eden bir sayıdır. Yani illüminatinin bir 13 ler konseyi var birde 300 ler konseyi var toplam 313 kişi ediyor. 13’ler konseyinden birisi aynı zamanda lideri İblis ve diğer 12 kişi ise saf kan İsrailoğuları kanı taşımaktadır. Bu isimlere illüminati kitaplarında rastlamaktayız. Neden 13 tane isim var diye kafanıza bir soru gelirse şöyle açıklayalım, İblis’in kendisinin de insan bedeninde yeryüzüne inme hakkı olduğundan 12’ler konseyinin lideri gelmesi beklenen büyük deccal denilen, gökyüzünde evliya yeryüzünde şeytan olan İblis’dir. Hz. Muhammed, bedenle yeryüzüne inmiş bir yüce ruhdur buna göre İblis’in yeryüzüne bedenle inme hakkı vardır.Bunlar elbetteki benim araştırmalarımdan vardığım sonuçlardır. Doğrusunu Allah bilir. Ama tahminim, İblis’in evliyalar konseyine katılan 7 kişiden birisi olduğudur. İblis’in emrine verilen 6 büyük Şeytan daha var, toplam Negatif alemde 7 büyük negatif varlık görevli. Pozitif alemde de 7 büyük Ruh görevli.Allah’ın yeryüzünde 12 imamı var, Bunlar Aleviliğin 12 büyük imamı. Hepsi de safkan alevi. 13. Kişi ise Hz. Muhammed’dir. Toplam 13 rakamı eder ki bu hem pozitif görevli sayısının 13 olduğu hem de negatif görevli sayısının 13 olduğu gerçeğine bizi götürmektedir. Bu sır, Yakup Peygamberin 13 evladı olması ile ezoterik-sırlı o k Allah tarafından bize anlatılmak istenmektedir.Yani Aleviler ve İsrailoğulları Allah’ın yeryüzü planının iki farklı kutup görevlileridir.

Bu konuda söylenecek çok şey var. Konu o kadar karmaşık ki, nasılki Matematikte kesişen kümeler var İblis bana göre kesişen ortak eleman. Yani hem evliyalar konseyinde var hem de burada alınan kararları uygulamak üzere kendisinin başkanlık ettiği şeytanlar konseyinde var. Dolaylı o k, illüminati emirleri İblis’ten, İblis ise Allah’dan almaktadır. İblis sadece Allah’ın emirlerine bir perde olmaktadır. Yani imtihan sırrıyla açıkladığımız bu gizemde bir Allah evliyası olduğunu Hallacı Mansur’dan öğrendiğimiz tevhit ehli olan bu yüce varlık İblis, yeryüzünde negatif görevle görevlendirilmiştir.

Bir dervişin dediği gibi aslında Hitler Allah tarafından negatif görevle görevlendirilmiş olan çift taraflı birisiydi. Yani iyilerin katından gelen ama kötülük için çaba harcayan birisiydi. Hitlerin gizemi başka bir makale konusudur. Yazı çok uzadı, bir sonraki makalemizde konuyu toparlayalım. Zira kafamdakileri tek bir makale ile izah etmem mümkün olmadı. Bu konuda ikinci bir makale yazmak şart oldu.

Şunu da anti parantez o k belirtmeliyim ki illüminati konusunun ezoterik gizemine çok fazla kafa yorduğum için Allah bana illüminatinin gizemlerini çözmeyi lutfetti . Ayrıca buradaki bilgilerin bir kısmının kaynağı bir Bektaşi dervişi ile yaptığım söyleşi sırasında öğrendiğim gizemlerdir; bu röportajımda öğrendiğim gizemleri kitaptaki bilgilerle de birleştirerek kafamda harmanladım ve uzun yıl varan kişisel araştırmalarımın bir sonucu o k bu seriyi kaleme aldım. Elbetteki 3-5 kitap okuyarak ulaşılabilecek ve yazılabilecek konular değildir. Hergün yeni bir şey öğrenerek eski bilgilerimin üzerine ekliyor ve de bilgi havuzumu her gün genişletiyorum. Bende bazen yazdıklarımı tekrar tekrar okuyarak yeniden öğreniyorum. Sonra anlıyorum ki yazan ben değilmişim, benden içeri bir ben var, ondan ilham alıyorum,insanlar ona şuur altı diyor ben ise ruhsal ilhamlar diyorum. Aynı şekilde İngiliz yazar David Icke’de insanoğlu ayağa kalk isimli kitabında illüminatinin ezoterik gizemini anlatıyor. Icke’de yazdıklarının bir ilham kanalından kendisine ilham edildiğini iddia ediyor. Eğer bir şeye çok kafa yorarsanız, kendi ruhunuz size gerçeği ilham eder. Zira ruhumuz aklımızın enerji kaynağıdır ve ruhumuz görünmez elektromanyetik dalgalarla bedenimize enerji vermektedir. Ruhunun bedeninde olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun. Ruhlar alemi ayrı bir paralel evrendir. İnsan ruhu, bedenine milyarca ışık yılı uzaktan, berzah aleminden, radyo frekanslarıyla enerji yollamaktadır. Bilim denilen hakikatler, insanlığın bir şeye çok kafa yorması neticesinde kendi ruhundan aldığı ilhamlarla insanlığa fayda getiren icatlardır. Bu nedenle en büyük bilim adamları bana göre evliyalardırlar. Evliyalarda gizli bir bilim adamıdır. Örneğin Fatih’in akıl hocası Akşemseddin hem bir evliya hem de gerçek mana da bir bilim adamıdır. Fatih’in devasa toplarının projelerini çizen, gemileri karadan haliçe yürütme fikrini Fatih’e veren Akşemseddin’dir. Bu mantıkla Edison ya da Einstein dahi belki de kendilerinin dahi haberi olmayan gizli evliyalardandır.

Tarih boyunca Alevilerin uğradığı zulüm görünen o ki Hazreti Hasan ve  Hazreti Hüseyin’in şehit edilmesinden bu yana şeytanın soyunun, Allahın soyunu ortadan kaldırma çabasıdır. Alevilere ve Aleviliğe küfredenler ya gerçekten bilmiyorlar ki bu grubu Allah affeder, ya da bilerek bu soyu kurutmaya çalışıyor ki bu ikinci güruh bilerek zulmettiğinden ötürü affedilmeyecektir. Hallacı Mansur, halk tarafından taşlandığı sırada Hallacın bir Allah dostu olduğunu bilen birisi ona taş değil gül atmış. Hallac da demiş ki bu atılan taşlar bedenimi acıttı ama kalbimi acıtmadı zira onlar beni bilmiyorlar. Ama gül atan bedenimi acıtmadı fakat kalbimi acıttı zira o benim kim olduğumu biliyordu. İsa Mesih çarmıha gerildiğinde bilmeyenler için Allah’a şöyle dua etmiş. Rabbim, onları affet onlar benim kim olduğumu bilmiyorlar demiş, ama Mesih böyle dese de içlerinde bilerek ona zulmeden ihanet eden Yahuda ismindeki havarisi affedilmemiş lanetlenmiş ve çocuklar tarafından lanetli diye alay edilmiş, oda kendisinin lanetlendiğini anlayınca kendini asarak intihar etmiştir.

Artık okuyan kişi sende bu gerçeği biliyorsun ve öğrendiğin, unutma ki Allah herkesi bildiği kadarıyla yargılar. Çok bilgi çok sorumluluk gerektirir. Çok araştıran çok yargılanır. Ben çok bilen biriysem en çok hesaba çekileceklerdenim. Az bil, az yargılan, az hesaba çekil. Sana tavsiyem budur. Yazdıklarıma inanmaman senin için daha iyi olacaktır. Ancak biz inanmadığımız, doğru olduğunu akıl ve mantık süzgecimizde tartıp kanaat getirmediğimiz konuları yazmayız, yazamayız. Allah’ın ilk hesaba çekeceği zümreler Allah adına yalan söyleyenlerdir. Ben Allah adına bilerek ya da bilmeyerek yalan söylemekten Allah’a sığınırım. Bu nedenle emin olmadığım bir şeyi niçin yazayım? Benim yazdıklarım eksik olabilir ancak yalan ya da yanlış olamaz. Bu gerçeği iyi bilen Şeytan bile asla yalan söyleyemez. İblis bile doğru bilgi ile insanları kandırmaya çalışır. Zira Allah’dan en çok korkanlardan biri de İblis’dir. Emin ol İblis, senden benden daha çok Allah’dan korkar. Zira İblis, Allah’a, Allah rızası için hizmet eden bir hizmetkardır.

Esen kalın…

Yararlanılan Kaynaklar:

  1. Elmalılı Hamdi Yazır Meali
  2. Allah’ın Güzel İsimleri, İshak Doğan
  3. Satanizm, Ahmet Güç
  4. Fütühatı Mekkiyeden Mehdi Risalesi, İbni Arabi
  5. Hallacı Mansur, Tevasin
  6. Yezidilerin Kutsal Kitabı