Ülkemizin ilk demir çelik fabrikası KARDEMİR 1995 yılında devletin işletimindeki kontrol edilemeyen bir sürü yanlışlıklar sebebiyle özelleştirildi. Burada asıl amaç, çağın gereklerine uyum sağlamış, ticari, hukuki tüm yasa maksimum riayet eden, özel sektör mantığı ile çalışmasını sağlamaktı. Zira edilen zararların önüne ancak bu şekilde geçilebilirdi. Gelin görün ki geçen 21 yılda birçok badireler atlattı. Yönetsel hatalar, yanlışlar zaman zaman yürüdüğü yolda tökezlemesine sebep oldu. Devlet te yeri geldiğinde baba şefkatini, yeri geldiğinde de baba otoritesini göstermeyi bildi. Sıkıştığı anda, borçlarını yapılandırıp erteledi. Kredi imkânları sundu. Telafi edilemeyecek noktaya gelmiş yanlışlarında da, Kasım 2020 de görüldüğü şekli ile yönetime isimler veriverdi. Ancak bunca geçen zamanda bir noktayı anlamamakta ısrar ettik, ısrar etmeye de devam ediyoruz.

“Kardemir bir devlet kurumu değildir.”

Tam tersine özel bir şirkettir. Kanun uyarak istediği şekilde almaya, satmaya, dilediğini yapmaya muktedirdir. Tekraren tabii ki kanun muntazam uyarak. Bu tür fabrikalar, bulundukları yörenin iş ve aş kapısı, önderi, sürükleyicisi, sosyal destekçisidir. Ancak tüm bunları yaparken devlet kurumu gibi değil, özel sektör mantığı çerçevesinde yapar. Elbette nimetleri kadar hava ve çevre kirliliği gibi külfetleri vardır. Fakat her külfetine rağmen Türkiye’nin kalan 80 vilayetine soralım. Anket yapalım. Kardemir gibi bir fabrikayı yöresinde istemeyen olur mu acaba?

Şimdi son dönemlerde bir moda gelişti;

Şu arazini bize ver Kardemir. Şu kadar eleman al Kardemir. Bizim şu listedekileri al Kardemir. Okul yap Kardemir. Bağış yap Kardemir. Şuraya biraz para aktar Kardemir. Tamam, şirket yöresel sosyal sorumluluklarını yapsın da bunu yaparken etkili ve yetkili kişilerin emri vaki talepleri ile mi olacak? Hele hele merkezi bütçeden gelmeyen ya da getirilemeyen yatırımların acısını Kardemir’den çıkarmak ne kadar uygun olur! Yörenin sosyal itekleyici olma ile arpalık arasındaki ince çizginin çok iyi ayırt edilmesi gerekir. Zira bu şirket geldiği arpalık halinden 1994 te kapatılma kararına, 1995 te ise özelleştirmeye dönüştü. Geçen 21 yıllık süreçte, tökezlediği dönemler çok iyi incelendiğinde yine temelinde benzeri hataların olduğu görülmüştür, görülecektir. Son bir yılda atılan doğru adımlar, alınan yerinde kararlar sonrasında neler olduğunu da hep birlikte yaşıyoruz. Edirne’den Ardahan’a, Almanya’dan Amerika’ya on binlerce, belki yüzbinlerce ortağı olan, uzun yıllar sonra tarihi kar rekorlarına imza atmaya başlamış bu fabrikanın biraz akışında bırakılması gerekmez mi?