Siyasetin dili serttir. Hele ki yerel siyasetin… Küçük şehirlerde, belediye başkanlığı sadece hizmet üretme makamı değil, aynı zamanda kentin geleceğini şekillendiren en önemli güç odağıdır. Karabük de bu açıdan farklı değildir. Geçmişte uzun yıllar belediye başkanlığı yapan Rafet Vergili, şehirde önemli hizmetlere imza atmış, halkın gönlünde karşılık bulmuş bir isimdir. Onun döneminde yapılan projeler bugün hâlâ konuşuluyor, kimi zaman özlemle anılıyor. Ancak değişim de hayatın bir gerçeği. Son seçimlerde halk tercihini Özkan Çetinkaya’dan yana kullandı ve şehir yeni bir döneme adım attı.
Özkan Çetinkaya göreve gelir gelmez büyük bir tempoyla çalışmaya başladı. Belediyeyi devraldığı günlerde yaptığı açıklamalardan bugüne kadar, şehrin hizmet çıtasını daha da yükseltme iradesiyle hareket ettiğini görmek mümkün. Yollar, altyapı, sosyal hizmetler, kültürel yatırımlar… Hepsi için kollar sıvanmış durumda. Şüphesiz ki Karabük halkı, kimin elinden çıkarsa çıksın, hizmetin en iyisine layıktır. Ancak dikkat çekici olan başka bir husus var: Karabük’ün iki önemli ismi, yani önceki ve mevcut belediye başkanları, zaman zaman kamuoyuna yansımayan sert sözlerle birbirlerini eleştirmeye devam ediyordu. Kamuoyuna yansıyanlar da da mevcut Başkan Özkan Çetinkaya açıklama yapmamayı sessiz kalmayı tercih ediyordu. Taki dün geceye kadar. Hani bir patladı tam patladı. Bir şehreminin kamuoyu önünde söylememesi gereken tarzda sözlerle!
İşte tam da burada durup düşünmek gerekiyor: Karabük, kavganın değil, birlik ve beraberliğin şehri olmalı. Çünkü bu şehrin geleceği, önde gelenlerin karşılıklı atışmalarıyla değil, el ele vererek üretecekleri sinerjiyle şekillenir.
Kavga Kime Yarar?
Siyaset doğası gereği rekabeti içinde barındırır. Rekabet, hizmetin kalitesini artırabilir. Ama bu rekabet, düşmanlığa dönüştüğünde şehrin kazancı değil, kaybı olur. Kavga, Karabük’ün gündemini boş yere meşgul eder. Esnaf huzursuz olur, yatırımcı tereddüt eder, gençler umutsuzluğa kapılır. Çünkü şehirdeki en yetkin makamların birbirini yıpratma çabası, ister istemez toplumsal atmosfere de sirayet eder. Bugün Karabük’ün ihtiyacı polemik değil, işbirliğidir.
Birliktelik sadece siyasette değil, ticarette, eğitimde, kültürel hayatta da bir şehri büyütür. Kavga ise bu alanların hepsini zehirler. Halk, yöneticilerinden güven ve huzur bekler. Oysa kamuya yansıyan karşılıklı eleştiriler, halkın güvenini zedeler.
Hizmetin Siyaseti Olmaz
Bugün Karabük’te yaşayan herkesin ortak paydası bu şehirde daha iyi bir yaşam istemesidir. Altyapısı güçlü, sosyal imkanları geniş, kültürel hayatı zengin bir Karabük hayali, sadece bir belediye başkanının değil, şehrin tüm önde gelenlerinin ortak görevidir. Bu noktada unutulmaması gereken şu: Hizmetin siyaseti olmaz. Kimin yaptığı değil, kente ne kattığı önemlidir. Bugün Özkan Çetinkaya’nın attığı her adım, dün Rafet Vergili’nin biriktirdiği tecrübelerin üzerine eklenir. Yarın başka bir isim göreve geldiğinde de aynı mirasın devamı olacaktır.
Siyasetçiler için eleştiri doğaldır. Ama eleştirinin yapıcı olanı şehri ileriye taşır; yıkıcı olanı ise herkesin ayağına pranga vurur. Bu yüzden, Karabük’ün ileri gelenleri, eleştiri oklarını birbirine çevirmek yerine, aynı masada buluşup şehrin ortak menfaatlerini konuşmalıdır.
Birlik Beraberlik Çağrımızdır
Bugün Karabük’ün en büyük ihtiyacı, birlik ve beraberliktir. Bu şehir, sanayisiyle, üniversitesiyle, demir-çelik geleneğiyle Türkiye’nin önemli merkezlerinden biridir. Buradaki huzur ve istikrar sadece Karabük’ü değil, bölgeyi de olumlu etkiler.
Şehrin önde gelenleri unutmamalıdır ki makamlar geçici, şehir kalıcıdır. Bugün halkın verdiği emaneti taşıyan isimler, yarın bu görevi başkasına devredecekler. Ancak geriye kalan hizmetler ve hatıralar olacaktır. Bu yüzden asıl mesele, isimler değil; şehre bırakılan izdir.
Karabük’ün siyasetinde gerilim yerine diyalog, polemik yerine dayanışma hâkim olmalıdır. Siyasi farklılıklar bir zenginlik olarak görülebilir, ama bu farklılıkların şehri ayrıştırıcı değil, bütünleştirici bir enerjiye dönüşmesi gerekir. Çünkü Karabük’ün geleceği, tek başına bir kişinin değil, omuz omuza yürüyen bir topluluğun eseri olacaktır.
Sorumluluk Kimin Omuzlarında?
Bu noktada en büyük sorumluluk şehrin ileri gelenlerine düşüyor. Belediye başkanlarından iş insanlarına, akademisyenlerden sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin görevi, bu şehrin huzurunu ve geleceğini korumaktır. Birlik çağrısı yapmak, sadece bir temenni değil, aynı zamanda bir sorumluluktur.
Karabük halkı kavgadan bıkmıştır. Halk, hizmet beklemektedir. Halk, kavga eden değil, kol kola giren yöneticiler görmek istemektedir. Bu yüzden şehrin önde gelenlerine çağrımız nettir: Karabük’ü şahsi hesapların değil, ortak aklın ve ortak iradenin şehri yapın.
Unutulmasın ki; Ateş demiri nasıl çelik yaparsa, birlik de Karabük’ü öyle güçlendirir; kavga ise en sağlam çeliği bile paslandırır.