Kardemir'in seçimli genel kuruluna bir kaç gün kala, asıl tartışma konusu bağımsız yönetim kurulu üyeleri kimlerin olacağı üzerinde yoğunlaştı.
Gelişmeleri takip edebildiğimiz kadarı ile etkin hissedarlar arasında bağımsız yönetim kurulu üyelerinin kimlerin olacağı konusunda henüz bir konsensüs sağlanamadı. Özellikle etkin hissedarlar haricinde kalan yüzde 85 lik diğer hissedarların haklarının korunması, şirketin en iyi şekilde yönetilmesi açısından önemli bir nokta olan bağımsız yönetim kurulu üyeleri ile ilgili Siyaset kurumu ve devletin ilgili organları da hassasiyet içerisinde.
Bu gelişmeler devam ederken, Gökhan UGAN'ın 24 Ocak 2017 de Borsagündem (finansgundem) de yayınlayan Bağımsız Yönetim Kurulu üyeleri ile ilgili köşe yazısını tüm okurlarımızın taktirlerine sunuyoruz.
İşte çok manidar ve dikkat çekici o köşe yazısı;
Sermaye Piyasası Kanunu 17’nci maddesine dayanı k çıkartılan Kurumsal Yönetim Tebliği uyarınca borsada işlem gören halka açık ortaklıklar yönetim kurullarında en az iki adet bağımsız yönetim kurulu üyesi bulundurmak zorundadır. Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin asli görevi temelde küçük yatırımcının haklarını hâkim ortağa karşı korumaktır; ancak, hâkim ortağın kontrolü altında seçilen bağımsız yönetim kurulu üyeleri acaba bu görevlerini gerçekten objektif o k yerine getirebiliyor mu?
Kurumsal Yönetim Tebliği özellikle ilişkili taraf işlemlerinde, üçüncü şahıslarla olan kefalet ilişkilerinde ve önemli nitelikteki işlemlerde bağımsız üyelerin omuzlarına önemli sorumluluklar yüklemiştir. Ortaklığın faaliyetini, geleceğini ve kârlılığını etkileyen bu gibi kararların geçerli olabilmesi için bağımsız yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun onayı aranmaktadır. Borsada işlem gören şirketlerin yayınlamış oldukları Kurumsal Yönetim İlkeleri Uyum Raporlarının hemen hepsinde “Yönetim kurulunda karar alınabilmesi için bağımsız yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun olumlu oyunun arandığı ve olumsuz oy vermeleri nedeniyle kararın genel kurula bırakıldığı herhangi bir işlem olmamıştır” ifadesi yer almaktadır. Diğer bir deyişle bu şirketlerin bağımsız yönetim kurulu üyeleri şirket yönetimlerinin almış olduğu her karardan son derece memnundur(!). Oysa SPK borsada işlem gören halka açık şirketlere ve onların yöneticilerine ilişkili taraf işlemlerindeki usulsüzlük nedeniyle sadece 2016 yılında yaklaşık 230 bin TL idari para cezası uygulamıştır.
Bağımsız yönetim kurulu üyesi aday listeleri, şirketlerin aday gösterme komiteleri tarafından bağımsızlık kriteri göz önüne alınarak hazırlanır ve yönetim kurulunun onayına sunulur. Yönetim kurulunun onayladığı listeler genel kuruldan en az 60 gün önce SPK’ya gönderilir. SPK listede bulunan kişiler hakkındaki (varsa) olumsuz görüşlerini 30 gün içinde şirkete bildirir. Tüm bu prosedürlerden geçen adaylar genel kurul tarafından yönetim kuruluna seçilir.
Bağımsız yönetim kurulu adaylarının seçim sürecine baktığımızda sürecin hâkim ortağın kontrolü altında olduğunu gözlemliyoruz. Yönetim kurulunda ve genel kurulda hâkim ortağın ağırlığı olduğuna göre, aday gösterilen ve seçilen bağımsız üyelerin hâkim ortağın onayından geçmiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. SPK da böyle düşünüyor olsa gerek ki bağımsız yönetim kurulu üyelerinin son 10 yılda iki dönemden fazla (toplam 6 yıl) görev yapmalarına izin vermiyor.
Geçtiğimiz günlerde borsada işlem gören halka açık şirketlerin yatırımcı ilişkileri yöneticilerine yönelik bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulaması hakkında bir anket gerçekleştirdik. 53 şirket yetkilisinin katıldığı anket oldukça ilginç sonuçlar üretti.
“Bağımsız yönetim kurulu üyeliğinden beklenen yararın sağlandığına inanıyor musunuz?” sorumuza katılımcıların %59’u “Evet” yanıtını verdi. Her ne kadar %50’nin üzerinde bir evet cevabı almış olsak da, önemli sayıdaki katılımcı bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulamasının beklenen yararı sağladığına inanmıyor.
Anketimizde ikinci o k “Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin son 10 yılda 6 yıldan fazla süreyle görev yapmaları durumunda yeniden seçilememeleri sizce doğru bir uygulama mı?” sorusunu yönelttik. Bu soruya katılımcıların %79 gibi önemli bir çoğunluğu “Evet” yanıtını verdi. Yani yatırımcı ilişkileri yöneticileri de (SPK gibi) bağımsız üyelerin iki dönem görev yapmaları halinde hâkim ortak ile yakın ilişki kuracaklarını ve bağımsızlıklarını kaybedeceklerini düşünüyor.
“Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin birden fazla şirkette bağımsız yönetim kurulu üyesi o k görev yapmalarını doğru buluyor musunuz?” şeklindeki üçüncü sorumuza katılımcıların %59’u “Evet” yanıtını verdi. Yani bir kişinin birden fazla şirkette bağımsız yönetim kurulu üyesi olması, o kişinin bağımsızlığına gölge düşürmeyeceği kanaati daha yaygın. Benim şahsi fikrim ise bir kişinin birden fazla şirkette bağımsız yönetim kurulu üyeliği yapması, bu görevin ticarileşmesi, kazanç kapısı o k görülmesi anlamına gelmektedir. Yaptığı işe ticari açıdan yaklaşan bir kişi ise mevzuatın kendisinden beklemiş olduğu özeni göstermeyebilir.
Katılımcılarımıza son o k “Aşağıdaki bağımsız yönetim kurulu üyesi adaylarından sizce hangisi daha bağımsızdır?” sorusunu yönelttik ve on “Son 10 yıllık dönemin ilk 5 yılında Yönetim Kurulu Başkanı o k görev yapan”, “Ortaklıkla %5'den daha az pay sahibi olan”, “Son 10 yıllık dönemin 6 yılında Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi o k görev yapan” ve “Hiçbiri bağımsız değildir” seçeneklerini sunduk. Mevzuata göre ilk üç seçenekte yer alan herkes bağımsız kabul edilmesine karşın ankete katılanların %72’si “Hiçbiri bağımsız değildir” seçeneğini işaretledi. Bu seçenekten sonra en çok oyu alan seçenek “Son 10 yıllık dönemin 6 yılında Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi o k görev yapan” oldu.
Anket sonuçları gösteriyor ki sektör çalışanları bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulamasının yarar sağladığına inanıyor ve bağımsız üyelerin 6 yıl görev yaptıktan sonra bağımsız kalamayacağını düşünüyor. Ancak yine de iki dönem görev yapmış bir bağımsız üyenin, geçmiş dönemde yönetim kurulu başkanlığı yapmış veya az da olsa ortaklıkta pay sahibi olmuş birine göre bağımsızlık kriterine daha yakın olduğu görülüyor. SPK son 10 yılda 6 yıl görev yapan bağımsız üyelerin yeniden aday olmasını yasaklayarak genel kurul iradesini bu hususta çalıştırmıyor. Oysa görevini doğru bir şekilde yerine getiren, hakkında genel kurul tutanağına işlenmiş tek bir şikâyet bile olmayan bir kişinin yeniden seçilebiliyor olması lazım gelmez mi? Bağımsız üyelik görevini hakkıyla yerine getirmiş olmanın bizzat bağımsız kriterinin kaybedilmesine neden olması sizce de tuhaf değil mi?
Bence SPK’nın da kendisine itiraf edemediği asıl sorun bağımsız üyelerin en başından beri hâkim ortak kontrolünde seçiliyor olmasından kaynaklanıyor. SPK tebliğindeki düzenlemeler, bağımsız üyelere tanınan hakların bugüne kadar hiç kullanılmamış olması, bağımsız üyelerin özellikle dikkat etmesi gereken konularda SPK’nın halka açık şirketlere ve onların yöneticilerine para cezası uygulaması, sektör çalışanlarının anketimize vermiş olduğu yanıtlar hepsi bu gerçeğin altını çiziyor.
Eğer bağımsız yönetim kurulu üyeliği uygulamasından beklenen verimin sağlanması gerçekten isteniyorsa halka açık şirketlerde olağan genel kurul öncesi “azınlık payları genel kurulu” düzenlenebilir ve bağımsız yönetim kurulu üyeleri azınlık pay sahipleri tarafından gösterilen adaylar arasından seçilebilir. Gerekirse bağımsız yönetim kurulu üyesi seçiminde hâkim ortağa oy kullandırılmayabilir. İşte o zaman bağımsız yönetim kurulu üyeleri mevzuatın öngörmüş olduğu görevleri objektif bir şekilde yerine getirebilir.
Anketimize katılan herkese buradan teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla,
Gökhan Ugan