Bu konu zaman zaman gündeme gelir, yazarız çizeriz, söylerizde bir türlü çözüm bulamayız. Son günlerde yine şirazesinden çıktı desek yeri var. Dijital dünyanın baş dündüren hızı, hemen her sektör kadar basın sektörünü de etkiledi. Yazılı basın hızla tarihin tozlu raflarındaki yerine doğru ilerlerken, dijital basın ve gazetecilik’te aynı hızda tekneloji ile birleşerek yerini aldı. Hatta karasal yayının yerini alan uydu yayını günden güne kan kaybederken şimdi yerini IP Tv ve İnternet Tv'lere bırakmaya başladı. Basın sektörünün içinde yer alanlarda zamanın bu değişikliklerine kendilerini adapte etmek ve ayak uydurmak üzere hareket geçtiler. İnternet Haber Siteleri ve İnternet Tv ler en hızlı, en fazla ve en çok bağlamında sektörü sürüklemeye başladılar. Ancak bu gelişmelere ülkemizin basın ile ilgili yasaları tam manası ile ne yazık ki adapte edilemedi. Edilemedikçe de kontrolsüzlüğe doğru bir yönelim oldu. İnternet Tv ler RTÜK’ün getirdiği lisans alma zorunluluğu nedeniyle çoğalımı bir nebze kontrol altına alındı. Ancak mantar biter gibi çoğalan haber amaçlı kurulan internet sitelerinin önüne bir türlü geçilemedi ve de geçilemiyor. Mesleki bilgisi ve yeteği ile dijital değişime ayak uyduran medya mensupları kurumsal kimliklerini geliştirerek işini bil hakkı yapmaya çalışıyor. Ancak; İş bulamadım ne yapayım diyenler, Kamu da çılışıyorum ek iş olsun hem de güç unsuru olsun diyenler, İş çevrelerine, siyaset ve kamu çevrelerine baskı yapmak isteyenler, Açım karnımı nasıl doyurayım diyenler, Birilerinin maşası olmayı kabul edenler, De, Bir kahve çay fiyatına aldıkları “bilmem ne haber” sitesi domain ismini, bir akşam yemeği fiyatına aldıkları yıllık hosting ile internet dünyasına adım atıveriyorlar. Bir anda adları haber sitesi ve gazeteci oluveriyor. Hadi onlar kendilerine bu isimleri, payeleri kullanmaya cürret ediyor da, devletin Vali’sinden kamu müdürlerine, siyasi partilere, iş çevrelerine herkes de bir çırpıda sanki kabulleniveriyor. Nerede ise sorgu sual bile yok. Sen kim sin diyen yok. Yerin yurdun, ofisin, elemanın, teknik cihazların, vergi kaydın, var mı? Bu meslekte kimden icazet aldın? Hangi basın kuruluşlarında ne kadar çalıştın? Kimin yanında yetiştin, referansların kim? Diyen yok. Koskoca haber ajansları bile bu ayırımı yapmaktan aciz, her şeyi para ile ölçer halde. Ver parayı ol abone. Kullan benim haberleri. Kendine gazeteci, haber sitesi süsü ver! Tabii bunca keşmekeş, bunca belirsizlik, ciddi sorunlarıda beraberinde getiriyor. Bak oraya reklam vermişsin bana ver yoksa aleyhine yazarım haaa! Bak oraya ilan vermişsin bana niye yok, yoksa kılıfına uydurur yıpratırım seni haaa! Bak o haber kuruluşuna, Tv ye gitmişsin niye gidiyon yoksa yakarım seni haa! Filan siyasetçi yakınım destek ol bana! Karalarım, iftira atarım, şantaj yaparım, her türlü numarayı yaparım, kanundaki boşluk sığınırım, çaktırmadan yaparım, vs vs Sonrası ne oluyor? Siyasetcisi, bürokratı, İş insanı yıpranıyor, küsüyor, kırılıyor, işini layıkı ile yapamaz hale geliyor. İşini kurumsal manada, layıkı ile en iyisi ile yapmaya çalışanlar haksız rekabete uğruyor. Adeta nerede ise keşkeleri, pişmanlıkları yaşıyor. İktidar susuyor, Muhalefet susuyor, STK lar susuyor, Kamu susuyor, Aman bana dokunmasın diye herkes susuyor. Ama bir gün sıranın kendilerine geleceğini bile bile susuyor. Geldikleri gün de ah vah ediyor. Şimdi sizin biriniz ile, “bak oraya ilan vermişsin, reklam vermişsin, banada ver yoksa..” diye başlayan bir görüşme olsa. Sonra da hakkınızda “sen şu musun, bu musun, söyle misin böylemisin” tarzı hem de alaycı, adabı bozuk, üslupsuz, bir şekilde yazılar yazılsa ne yaparsınız? Seyirci kalmayın beyler, bayanlar, Bir an önce önleminizi, tedbirinizi, alın. Tepkilerinizi net şekilde ortaya koyun! Bu mesleği teknik altyapısına sahip, ehil personel yapısı ile kurumsal manada hakkı ile, adabı ve üslubunca, bilgi ve becerisi ile yapan gazeteciler, basın yada medya mensupları ile, kişisel dostluk, akrabalık, arkadaşlıklarınızı ayırmayı bilin. Birbiri ile karıştırmaktan vazgeçin. Yoksa gerçekten bu iş ŞİRAZESİNDEN ÇIKTI