Kardemir’in ağır demir kokusu burun deliklerime sinmişken, fabrikanın emektar duvarlarında yankılanan yeni bir söylenti dalgası, Karabük’ün demir kadar sert ama bir o kadar da kırılgan kamu vicdanını yeniden sarsıyor. Söz konusu olan, yalnızca bir güvenlik müdürlüğü makamı değil; bu topraklarda devletin eliyle kurulan, milletin alın teriyle yükselen bir fabrikanın namusudur.
Zamanında devletin içinden, Emniyet Teşkilatı’nın çelik disiplininden süzülerek gelmiş, deneyimle yoğrulmuş bir isim Kardemir’in güvenliğini emanet aldığı görevinden kısa süre önce sessizce alındı. Yerine kimin geçeceği ise sadece bir idare kararı değil; Ankara’daki karar vericilerin dün kendilerine ulaşan raporları unutup unutmadıklarını çek edilmesi ile şehrin vicdan terazisinde tartılan bir kırılma noktası olacak. Çünkü kamuoyunda konuşulanlara göre, göreve tekrar getirilmesi konuşulan kişi, geçmişte yine Ankara’ya ulaşan dosyalar sonucu Kardemir Yönetim Kurulu’nun başına getirilen Ömer Faruk Öz’ün başlattığı temizlik operasyonunun halkalarından birisi olarak, aynı koltuktan görevden alınmıştı.
Şimdi soruyoruz:
Devletin “temiz eller” anlayışıyla göreve getirdiği yönetim kurulu, gerçekten kendi iradesiyle mi dizayn edecek bu atamayı?
Yoksa yönetim içindeki ve üst düzey yönetici konumundaki bazı devreye giren görünmez eller, geçmişin hesaplarını görmeye, yarım kalan rövanşları tamamlamaya mı çalışacak?
Zira halk arasında dillendirilen bir dönüş senaryosu, yalnızca bir atamadan ibaret görülmüyor. Aksine yapılacağı söylenen bu atama, KARDEMİR’in geçmişte sık sık şahit olduğu “hâkim hissedar aile kavgalarının, şirketi küçük bir hisse oranı ile yönetebilme isteği” ile ilgili yeni bir perdesi mi sorusunu gündeme taşıyor. Bir ailenin yıllar içinde fabrika üzerinde kurduğu ve Ömer Faruk Öz ile başlayan süreçte yitirdiği hâkimiyeti yeniden canlandırma çabası mı?
Üstelik bu atama iddiası, tam da güvenlik gibi stratejik bir alanda, liyakat yerine sadakatin, ehliyet yerine aidiyetin esas alındığı yönündeki kuşkuları artırıyor. Devletin güvenliği bir tecrübe meselesidir. Hele hele sanayi devi bir fabrikanın güvenliği, yalnızca bina kapılarını değil, milli menfaatleri de korumakla eşdeğerdir. Devletin emekli bir emniyet müdüründen yana kullandığı tercih, birikimin, temsili yeti olarak görülürken; şimdi onun yerine geçmişte görevden alınmış, devletin güvenlik hafızasında izi olmayan bir ismin getirilme ihtimali, yalnızca Kardemir’in değil, Karabük’ün de huzurunu sarsacak bir güvenlik zafiyeti doğurabilir.
Bu durumda kamuoyunun en doğal hakkı olan şu soruların cevabı verilmelidir:
– Bu atama kimin talebiyle gündeme geldi?
– Yönetim Kurulu gerçekten yapılacağı iddia edilen bu atamayı takibine alacak mı?
– Güvenliği tesis etmekle görevli makamlar, neden geçmişte görevden el çektirilmiş bir isme tekrar kapı aralayacak?
Sorular ağır, cevaplar ise buharlaşmış demir parçaları gibi havada asılı duruyor.
KARDEMİR, sadece bir sanayi tesisi değil; Karabük’ün tarihidir, emeğidir, gururudur. Ve bu gururun üzerinde kimsenin, hangi geçmiş bağları olursa olsun, kendi şahsi çıkar ve hesaplarını görmeye hakkı yoktur. Çünkü bu fabrika, devletin ve milletin ortak değeridir; aile mirası değil.
Eğer birileri bu atama üzerinden fabrika kapılarını tekrar kendi hanesine çevirmeye çalışıyorsa, bilsinler ki bu şehir, zamanında aile kavgalarından çok çekti. Ve artık Karabük’ün bağrında aile değil, devlet ve adalet yankılanmalıdır.
Biz de yankılanması umut ettiğimiz bu adaletin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
VESSELAM