Özçelik İş Sendikası son yılların en hararetli genel başkanlık yarışına sahne oldu. Kıran kırana geçen yarışta 14-15 oy gibi çok az oyla ipi göğüsleyen mevcut başkan Yunus Değirmenci oldu. Bu tür uzun dönem süren ve her iki tarafında kazanmaya kilitlendiği seçimlerde kazanan zaferi kutlarken kaybeden tarafta suçlu aranmaya başlar. Sattılar bizi lafı ortalıkta sıkça dolaşır. Hep bir başkasında kusur aranır. Bu seçimi öncesi ve sonrası ile çok iyi analiz etmek lazım. Taşlar yerine tam oturur ise kazanan nasıl kazandı, kaybeden neden kaybetti sorularının cevabı da çok rahat anlaşılır.
Aday bakıldığında;
Bir tarafta yılların tecrübesi kurt sendikacı Bayram Altun destekli mevcut Başkan Yunus Değirmenci diğer yanda genç sendikacı Ferhan Öner destekli teşkilatlardan sorumlu başkan yardımcısı Recep Akyel. Bir tarafta devleti en üst düzeyde yönetenler ve iktidarın en tepeleri ile ilişkileri doruğa çıkarmış bir başkan diğer yanda yıllardır teşkilatlar ile uğraşmış bir başkan yardımcısı. Bir tarafta çalışanın patronları ve üst yönetenleri ile sıkı ilişkiler geliştirmiş bir başkan diğer yanda işçi kardeşlerinin sorunları ile uğraşan bir başkan yardımcısı. Bir tarafta hedef kitlenin 45 bin üye değil 260 delege olduğunu çok iyi okumuş bir başkan, diğer yanda 45 bin üyeye hitap etmeye çalışan bir başkan yardımcısı. Bir tarafta kazanma yolunda her noktayı iyi hesap ederek hareket eden bir başkan, diğer yanda “minderde baş başa güreşirim” diye düşünen bir başkan yardımcısı. Bir tarafta kötülemeden, kucaklama politikası güden bir başkan diğer yanda çok sayıda yolsuzluğu dile getiren bir başkan yardımcısı. Bir tarafta kaleyi içerden fethetmeyi başaran bir başkan diğer yanda Karabük ağırlıklı politika üzerinden yürüyen bir başkan yardımcısı. Bir yanda, kallavi sendika başkanlarının, eski başkanların, Usluların, Tankutların omuz verdiği bir başkan, diğer yanda Ulupınar, Canyurt gibi bir iki Karabüklü genç kahramanın vermeye çalıştığının ötesinde yalnız kalan bir başkan yardımcısı. Bu analiz karşılaştırmaları daha çok yazabiliriz. Bu kıyaslamaların ışığında, mesele şu ki, “bizim kim sattı” sorusundan öte “nerede hata yaptık” ı incelemek çok daha aklı selim bir sonuç ortaya koyacaktır. Zira bir taraf günümüz manasındaki profesyonelliği dibine kadar kullanıp gereğini yapan bir başkan diğer yanda kendi yöresinin milletvekillerinin bile kenarda durup izlediği bir yarışta olabilecek sonuç ancak bu kadar olurdu. Hemşehrimiz, Karabükümüzün çocuğu Recep Akyel bu şartlarda alabileceği en iyi oyu aldı desek, hiçte yanlış olmaz. Üzüldük, hem de çok üzüldük. Bugün gelinen noktayı görmeye çalışarak geçmiş zaman içerisinde birkaç defa da fikir, düşünce ve tavsiyelerde hatta hatırlatmalarda bulunmaya gayret gösterdik. Kaybeden kim oldu? Elbette bu kent oldu. Yarın çalabileceği yeni bir kapıdan oldu. Zaman içinde keşkelerin yaşanacağından kimse şüphe duymasın.