Kardemir Yönetim Kurulu üyeleri Kamil Güleç ve Çağrı Güleç bir açıklama yaparak haklarındaki iddia cevap verdi. Bu açıklamanın hemen öncesinde Yönetim Kurulu Üyesi Çağrı Güleç’in muhalefet şerhi koyduğu bahisle ağır iddialar ortaya kondu. Kardemir Yönetim Kurulu üyeleri ve Genel Müdür hakkındaki ağır sözler çok dikkat çekti. Koronavirüs tedbirleri ve Ramazan’ın verdiği rehavet üst üste binince gündem oldukça sakindi. Ancak bir anda gündem ısınıverdi. Çok kişi ne oluyor yine birden bire sorusunu sormaya başladı. Siyaset, demir çelik sektörü, yeni yapılanma ve gelişmeleri iyi okuyanlar aslında anlıyor. Olan şu ki, Güleçleri Kardemir’i kaybetme korkusu sardı! Bizde dâhil bazı basın kuruluşlarını her eleştiride “Yatırımcıyı yanıltıyor. Şirkete zarar veriyor!” diye peş peşe suç duyurusunda bulundular. Şimdi ise alenen kendileri aynı suçu işliyorlar. Yönetim kurulunda tartışılması gerekenleri basın yoluyla yayıyorlar. Genel Kurul konularını ortalığa saçıyorlar.

COVID-19 KAFALARINI KARIŞTIRMIŞ

Koronavirüs tüm dünyayı alt üst etti. Üstüne üstlük ülkemize hasmane tutum ayarı çekilmeye çalışıldı. Döviz kurları aldı başını gitti. Demir çelik sektörü dahil bir çok şirket kurdan anormal etkilendi. Bir yandan da Ticaret durma noktasına gelince nakit akışı da alt üst oldu. Baba oğul tüm bunları bildikleri halde, fırsatı ganimet sayıp, acaba birilerini kandırabilir miyim tiyatrosunu oynadı. Kur farkından doğabilecek muhtemel zararı diğer Yönetim Kurulu Üyelerinin sırtına peşinen sarıverdi. Hele ki koronavirüs nedeniyle yerli ve ithal cevher tedarikindeki zorluk ortada. Yaşanan süreci  iyi idare eden Genel Müdürü gözü dönmüşcesine bir çırpıda yere vuruverdi. Yahu sen tavsiye ettin ya!

DÜN AK BUGÜN KARA

Daha 6 ay önce 4 Kasım 2019 da 4 nolu sürekli döküm makinasının açılışı yapıldı. Kamil Güleç yaptığı konuşmada Bağımsız yönetim kurulu üyeleri başta olmak üzere tüm yönetim kurulu üyelerini yere göğe sığdıramıyor.  Kendisinin getirdiğini, tavsiye ettiğini söylediği şu anki Genel Müdüre methiyeler yağdırıyor. Bugün ise suçlamalar, ağır eleştiriler diz boyu. İzlemek isteyenler, buyurun hafızayı tazeleyin! &feature=youtu.be">&feature=youtu.be Ne değişti?  Ne mi değişti hemen açıklayıverelim.

KALELER DÜŞTÜ

İşlerini kolay yürüttüğü üst yöneticiler bir bir görevden alınıverdi. Yada pasifize edildi. Uzun süreli anlaşmalar yapılan akaryakıt alımı, cevher alımı, taşıma işlerini bir bir kaybetti. Yönetim Kurulu Başkan ya da başkan yardımcısı olmayınca bu ihaleleri şeffaf şekilde en uygun fiyat verenler aldı. Böylece yıllardır emek verdiği kaleleri bir bir yıkıldı. Tam yönetim kurulu başkanı oldum derken şimdi baba oğul sadece yönetim kurulu üyesi kaldı. Yan şirketlerin yönetimlerinde aklanmadılar. Muvazaalı hisse devri başta olmak üzeri suç duyuruları ve açılan ya da açılacak davalar kapıda. Yarın birileri “Yeter artık yolun sonu geldi. Kara göründü. Başta B gurubu hisseler olmak üzere yıllardır kazandıklarının bir hesabını yapalım.” Der mi der! Her zaman ki taktik ve malum tehdit devrede olsa gerek. “Ben gidersem birilerini de yanımda götürürüm.”  Yer mi! Valla hükümetin en üst düzeyle bilgisi, onayı ve dahli olan 3 bağımsız yönetim kurulu üyesi her şeyi gördü, yaşadı. Hatta mutlak o ki ilgili yerlere rapor etti. Çamur atmaya, karalama kampanyalarına gerek yok. “Korkunun ecele faydası yok. Hadi gel köyümüze geri dönelim. Bulak deresinden geldik, Bulak deresine geri dönelim.” Türküsünü söylemek en güzeli olsa gerek.

BULAK DERESİNDEN TRİLYONLUK SERVETE!

Bundan yaklaşık 30 yıl önce Bulak Deresinde rivayete göre 4 ayak haddeden başladılar. Hatta bu haddenin nasıl alındığı ve kurulduğu hakkında da tevatürler çok. Karabük’te çalışan onlarca haddenin gerisinde tıkırdayıp giderken “şans kapıyı kırıverdi.” Kardemir özelleştirilmesi gündeme geliverdi. Ticaret odası başkanlığının verdiği titr ile kendisini gündemin içinde bulan baba Kamil Güleç daha yolu başında fırsatı ganimete çevirmeye başladı.

KILCAL DAMARLARA KADAR YAPILANDILAR

Rahmetli Mutullah Yolbulan sadece ticari zekâsı ile işleri yürütürken, baba Güleç Siyaset, üst bürokrasi her kademe üzerinden çalıştı. FETÖ’den kapatılan KASİAD yöneticilerine zamanında verdiği yemek, kahvaltı vs haber ve resimleri hala internette. Bu arada isme yazılı hisseleri toplamayı ve yakınlarına toplattırmayı da ihmal etmedi. Zira uzun yılların hesabını yaptı. Bir yandan da fırsat buldukça, her geçen gün şirket içi yapılanmayı en aşağıdan en yukarı kadar tamamlamaya gayret gösterdi. En kılcal damar kadar tabiri caiz ise “kendi adamlarını” yerleştirdi. Bir yandan da Kardemir’in “etinden-sütünden, tüyünden” her türlü ticarinden yararlanabilmek formül buldular. Baba oğul Güleçler bütün bu bağ ve organizasyonu sağlamlayıp her gün keselerini doldurmaya, servetlerine servet katmaya devam ettiler. Bunca servetin oluşan güvenlik riskini bile kendi özel villalarının önünde Kardemir güvenliğini bekletecek kadar tamah ettiler. Kardemir’in taşımasından, cevherine, akaryakıtına kadar ticaretinin hem alım hem satım tarafında en geniş şekilde yer almaya gayret gösterdi. 30 yıl önce birlikte çalıştıkları birçok hadde kapanırken, birçoğu hala can çekişirken onlar fersah fersah işlerini büyüttüler. Birçoğu hammadde kütük sıkıntısı çekerken onlar öncelikli alım hakkını dibine kadar kullandılar. Kardemir alt yapılı ticaretini ihracata taşıdılar. Bir çok namlı haddeciyi kendilerine fasouncu yaptılar. Ticareten biat etmeyenleri yok etmek için tüm güçlerini kullandılar. Siyasete çok niyetlendiler ama halkta yeteri karşılığı bir türlü bulamayınca muvaffak olamadılar.

YOLUN BAŞINA GERİ Mİ DÖNÜYORLAR!

Şimdi tarih tekerrür eder misali tüm kazanımlarını kaybedip yolun başına dönme riski ortaya çıkınca bir anda saldırmaya başladılar. Geçmişte göz boyama maksadıyla sık sık kullandıkları Karabüklü argümanını yine kullanmaya başladılar. Acaba tutar mı diye göle yine maya çalmaya gayret gösteriyorlar. Ancak dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeler çok farklı yerlere gidiyor. Şimdi Kardemir derenin içinde bir şirket değil. Hükümetin ülkenin gözbebeği o k gördüğü şirketlerden oldu. Doğal o k ta öyle istediğin gibi at oynat devri çoktan geçti. Velhasıl "korkunun ecele faydayı yok" der atalarımız!